Yaratım Formülü

Kişisel gelişimle tanıştıktan sonra yaratım mekanizması nasıl işliyor, evrenin sistemi nasıl çalışıyor gibi konularla ilgili merakım devam etti her zaman.

Sonuçta çekim yasasını bilinçli bir şekilde kullanmasak da, hep çekim yasası vasıtasıyla yaratıyorduk. Sanki yaratımın genel olarak nasıl olduğunu anlarsam, kendi yolumu daha kolay bulurum gibi geliyordu.

Hiçbir soru cevapsız kalmıyor tabi ki. Yeni başladığım bir kitapta yaratımın istek ve inancın toplamından başka bir şey olmadığı anlatılıyordu.  Yani denklem şuydu:

İSTEK + İNANÇ = YARATIM

Ee, çok kolay bir formüldü bu. İşin doğrusu daha komplike bir şey bekliyordum.

Sonuçta olayın özü şu, yarattığımız her deneyimde hem isteğimizin hem de inancımızın rolü var. Bazen istek ayağı daha güçlü bir etkiye sahip oluyor, bazen de inanç ayağı. O yüzden, “çok istiyordum ama hiç beklemiyordum” veya “hiç istemiyordum, nereden çıktı şimdi bu” diyoruz bazı durumlar karşısında.

Eskiden okumuş olduğum bir haber vardı. Internette arattım ve 16.04.2005 tarihli haberi bir gazete arşivinde buldum. Kısaca şöyle: O zamanlar 4 yaşında olan, Superman hayranı Ege adında bir çocuk 4. Kat balkonundan aşağıya atlıyor. Bunu gören babası da arkasından atlıyor. Oğlunu havada yakalıyor ve beraberce yere düşüyorlar. Babanın ameliyat olmasını gerektirecek kırıkları var ama her ikisi de hayattalar.

Yaratımın inanç ayağı olmadan sadece isteğin etkisiyle oluşmasına mükemmel bir örnek. Ege’nin babasının, muhtemelen bu olaydan önce “4. kattan atlayan oğlumun peşinden atlayıp onu kurtarabilirim” gibi bir inancı yoktu, hatta aklından böyle bir düşünce geçirmiş olduğunu bile tahmin etmiyorum ama oğlunu kurtarma isteği o kadar güçlüydü ki, o güne kadar almış olduğu tüm kararları ve inançları devre dışı bırakabildi.

İstek olmadan sadece inancın etkisiyle oluşan yaratım için de grip olma örneğini verebiliriz. Grip olmak gibi bir isteğiniz yoktur ama ‘her kış grip olurum’ inancınız vardır ve güçlü inancınız etkisiyle denklemin istek ayağı olmadan yaratım yaparsınız.

Bu iki örnek sadece istek veya sadece inançla yaratılmış olaylar. Ama genelde yaratığımız olaylarda her iki öğe de beraber bulunuyor. Ayrıca fiziksel bir dünyada yaşadığımız için yaratımın içinde bir de eylem faktörü var. Yukarıdaki denkleme eylem faktörünü de eklersek, ortaya şöyle bir formül çıkıyor:

İSTEK+isteğe hizmet eden İNANÇ/ODAK+inançla uyumlu EYLEM = istek doğrultusunda YARATIM

Örnek üzerinden gidersek daha anlaşılır hale gelecek, merak etmeyin. Diyelim ki; yeni bir işe girmek istiyorsunuz:

1.alternatif
İSTEK: Yeni bir işe girmek

İNANÇ: Bu dönemde iş bulmak çok zor

İsteğinize hizmet etmeyen bir inancınız var, yani aklınıza her iş geldiğinde iş bulmanın zor olduğu düşüncesi geçiyor aklınızdan. Devamlı o frekanstan yayın yapıyorsunuz. Bu şekilde dünyanın bütün eylemlerini bir araya toplasanız bile yeni bir işe girmeniz mümkün değil. Önce inancınızı değiştireceksiniz. Burada EYLEMden bahsetmeye bile gerek yok.

 2.alternatif
İSTEK: Yeni bir işe girmek
İNANÇ: Tanıdığımı devreye sokarsam istediğim gibi bir iş bulabilirim
EYLEM (inançla uyumlu): Tanıdığınızı devreye sokmak
YARATIM (isteğiniz doğrultusunda): Yeni bir işe girmek

 Burada isteğinize hizmet eden ama koşullu hizmet eden bir inancınız var.  Ancak tanıdık vasıtasıyla işe girebileceğinize inanıyorsunuz. Bu inancınızı göz ardı ederek işe direk başvurmaya karar verirseniz,  verdiğiniz karar elinizde patlayacak.

Eğer işe direk başvurmaya kararlıysanız, o zaman önce inancınızı değiştirmeniz gerek. Ya inancınız doğrultusunda eylemde bulunacaksınız, ya da eylem doğrultusunda inancınızı değiştireceksiniz. Valla ben bu durumda olsam tanıdığımı devreye sokmayı tercih ederim. Uzun zamandır sahip olduğumuz bir inancı değiştirmek, bir eylemi yapmaktan biraz daha fazla uğraş gerektirebiliyor bazen. Niye daha kolayını seçmeyesiniz.

Görmüşsünüzdür, bazen aynı şeyleri yapan iki kişiden birisi isteğini elde eder, diğeri edemez. Eylemin aynı ama sonucun farklı olmasının sebebi; birisinin inancıyla uyumlu hareket etmiş olması, diğerinin inancını göz ardı etmesidir.

 3.Alternatif
İSTEK: Yeni bir işe girmek
İNANÇ (hizmet eden): İş gelir beni bulur
EYLEM  (inançla uyumlu): Oturup beklemek
YARATIM (isteğiniz doğrultusunda): Yeni bir işe girmek

Bu alternatifte fazla söze gerek yok. Hepsi birbiriyle uyumlu, yaratım da isteğiniz doğrultusunda. Her an birisi size bir iş teklifinde bulunabilir.

Örnekleri arttırmak mümkün ama denklem sonuçta hep aynı ve istediğimiz şeyi yaratmanın püf noktası da var olan inancımızın isteğimize hizmet edip etmediğini bulmak. Sonrasında uygun eylemi bulmak daha kolay bence.

Peki, inancımızın istediğimiz şeye uygun olup olmadığını nasıl anlayacağız? İşte tam bu noktada duygularımız devreye giriyor. Duygularımız, inancımızın nerede olduğunu gösteren mükemmel bir kılavuz, bir yön gösterici. Gün içinde o kadar çok düşünce geçiyor ki aklımızdan bunların hepsini takip etmek mümkün değil ve gerek de yok, sadece duygularımızı fark etmek yeterli.

Kendimizi isteğimizle ilgili iyi hissediyorsak, bize hizmet eden inanca sahibiz demektir. Ona uygun eylemi hiç zorlanmadan gerçekleştirir ve istediğimiz şeyi yaratırız.

Eğer iyi hissetmiyorsak,  yaratacağımız deneyim aslında tam da istediğimiz yere gitmiyor demektir. Bu durumda ya inancı ya da eylemi değiştirerek istediğimiz yöne doğru kaymaya başlayabiliriz. Bunu da ancak duygularımızın kılavuzluğu ile yapabiliriz.